19 Mart 2015 Perşembe

L’amour, et surtout c’est vivre



Dinlerken kendinizi kafanızla şarkıya eşlik ederken bulacağınız
yarı buruk yarı eğlenceli Fransızca bir Parça



 






Sözlerin türkçesi ise şöyle bir şey olabilir*:

beni iyi dinle dostumbu kızdan kurtulmalısınduyuyorsun beni değil mi?hatun seni hasta edecekve kıvranıp duracaksın
nakarat:onu sevdiğini gayet iyi biliyorumona ruhunu* verdinonu sevdiğini gayet iyi biliyorumona ruhunu verdin
onun verdiği sözlere aldanma artıkseni sevmeyecekyüz yıldır böyle budaha önce de yüzüne güldü,sürekli bir öyle bir böyle davranacak.
kara kaşın kara gözün için değil,diğer insanların yanında sana sarılmış olsa da.sen romeo-juliette olmak istiyorsunonunsa tek düşündüğü diğer sevgilileri.
nakarat
berduşa döndünbir küçük kız yüzündenkendini akıllı sanıyorsunama kusura bakma da, aslındasalağın tekisinbu da senin suçun sayılmazsayın bay keriz
iyi ama kim bu "dostum" dediğim?tek başıma konuşuyorumkimse yok yanımdaöyleyse, bu "dostum" ben olmalıyımbu zavallı hıyarişte benim karşınızda!




22 Nisan 2014 Salı

İstikamet Gölyazı İleri!


Arabada küçük bir bavul, içi yaz şarkıları dolu bir bellek
Ve bir yol arkdaşı. Bu ılık Nisan ayında başka ne isterki bir insan?

















9 Nisan 2014 Çarşamba

Kıskanılacak Kadın 'Şebnem ŞİBUMİ '



Müntekim Gicirbey'in Sebnem Sibumi'ye yazdigi orijinal mektuplardan birtanesi

"Kalbin darmadagin olunca, kafan da karisir.


Sebnem, italyan kahvesine batirilmis irlanda çöregim;
çöpten metal kutular toplayan zombi gibiyim.
Sebnem peynirsiz labirentte dönüp duran fare gibiyim.
Sebnem beynim bulasik teline döndü.
Sana olan duygularimi mesafe, bosluk, bildigin hiçlik mayaliyor.
Bazi konulari açikliga kavusturmak için çenemi tutmam ve birtakim sonuçlar elde etmek için de hiçbir sey yapmamam gerekirdi.
Asmalarin basinda nöbet tutmak, üzümlerin olgunlasmasini saglamiyor.
Saatin akrebinden hiz beklememeliyim.
Tüm umudumu hayirlara vesile olan aksakliklar, 12den vuran yanlis anlamalar ve sorunlari halleden hatalara bagladim.
Dünyada sahtelik kadar gelisim gösteren baska bir sey yok.
O yüzden paradokslarla hasir nesir olmadan hayatimiza canlilik katamiyoruz Sebnem.
Imkansiza yatirim yapmadan kazanamayiz.
Kaybetmedikçe zenginlesemeyiz.
Dirilmek için kendimizden baslayarak her seyi yok etmemiz gerek.
Vücut bulmasi için can attigimiz seyi inkar etmek, yok saymak, reddetmek zorundayiz.
Dogru, ancak yalanlarin sürekli destegi sayesinde ayakta durabiliyor.
Kederliysen güleçligi, sevinçliysen somurtusu kalkan olarak kullanmalisin.
Dostluga rekabet ve imha; aska kurallar ve prosedürler eslik ediyor.
Insanin ayna karsisinda yasadigi türden önemsiz bir belirsizlik ile sarsiciliktan uzak karmasa dinmiyor.
Sen de benim aklima uysan, kalbime uysan, belki bu tuhafliktan büyük heyecanlar çikarabilirdik.
Ben riskleri yönetemiyorum Sebnem. afeti kontrol edemiyorum, krize söz geçiremiyorum.
Sürprizlerin üzücülük arz etmesi sürpriz olmuyor.
Bana öyle geliyor ki, bizlerde olgunluk alametleri gibi yansiyan seyler, tecrübelerimizdeki alelade aciliktan ileri geliyor.
Delidolulugun uzantilari gibi algilanabilecek davranislarimizin da dogalligi su götürür.
Geçerlilik kazanmis riya sisteminin kusursuz isleyisi, iliskilerimize garantiler getiriryor.
Güvenligi kilitlerde buluyoruz Sebnem.
Emniyet ile itimat ayni sey artik.
Ve birine itimat edecek kadar güvenmenin manasi yok.


Ask hiçbir çagda güvenli bir heyecan olmadi. fakat askin bizi manasizliga kelepçelemesini, asagilayici bir üslupla imha etmesini göze alamiyoruz.
Insan kendi aptalligini büyüklügüyle yüzlesince kahrolmaktan kaçinamiyor.
Artik iltifatlar, ikramlar, nazik teklifler en büyük tehditlere dönüsüyor.
Peygamberin mirasi tebessüm, riyanin kirmizi alarmi haline geldi.
Dostlugumuz, arkadasligimiz, tanisikligimiz tümüyle eglenceli olmak zorunda.
Her türlüsü ürkütücü olan içtenlik bas gösterdigi anda, sakalarin opak musambasina bürünüyoruz.
Birbirimizi oyalamak kibarligin yegane yolu oldu.
Saptirilmis ve bir yönetmelige uyarlanmis sayginin geregi olarak civitmak... ne kader ama.
Kral, en büyük soytari olmak zorunda.
Insanlar, yakinlasmanin yolunu kendilerini acindirmakta ya da muhataplarini kafasina demirle vurmakta ariyorlar çogu zaman.
Bir de benim gibi, dokunakli genelllemeler yapanlar var.
Simdi bunlari söylüyorum ya, sabah dünyaya, insanlara inaniyor olarak uyanacagim.
Nefertiti'yi [üst kat komsumun kedisi] ve yavrularini görünce, yani bekleyen bir takim vazifeler, insanlik görevleri oldugu fikrine kapilacagim.
Hayatin ölümden, aski her ikisinden de büyük olduguna inanacagim.
Ve bu saçmaligi doguran sartlar, seni benim için dünyanin en degerli insani kiliyor.
Keske baska ihtimaller de olsaydi, gerçek hatalar yapabilseydim hiç degilse...
Cehennem, biliyorsun, tüm sorulara ayni cevabin verildigi, azabin kurumsallastigi, eziyetin otomatiklestigi yerdir.
Ya çok derin acilarin ya çok büyük hedeflerin var ya da çok inatçisin sebnem. bunlarin hepsi ya da her ikisi de olabilir.
Bazi seylerin anlami ortaya çiktiginda, o seylerin kendileri çoktan yitmis oluyor Sebnem. biz aslinda kaybettiklerimiziz.
Kendisi kaybolunca anlami parlayan seylerle kusatilmis durumdayiz.
Bu anlam birikintisi, aslinda hayatla ilgisi kesilmis oldugu için anlamsizliga matuf.
Görüyorsun ya, tüm sözlerim, zavalliliga dönüsmüs bir samimiyetten geriye kalan ve agit izlenimi uyandiran gevelemelerden ibaret.
Aslinda tüm insanligi ilgilendiren bunca belirsizlik içinde yalan da önce ihtisamini, sonra da görülebilirligini kaybetti.
Dogrunun önemi kalmayinca, yalani ancak kendine söyleyebilirsin. Kendini bulabilirsen tabii.

Sebnem çok saçmaladim bagisla.
Insanin kalbi darmadagin olunca kafasi da karisiyor.

Mümkünse söylediklerimi unuturken beni aklindan çikarma.''